TRABZONDA KUYUMCULUK, SORUNLAR ve ÇÖZÜMLERİ
Trabzon’da Kuyumculuk, eski tarihlere dayanır. Orta Asya’dan Karadeniz’e gelen ve Trabzon çevresine yerleşen ilk Türkler olan Turanlılara bağlı Tibarenler, taş ve maden işlemeciliğini; Elizanlar örmeciliği getirmişlerdir.
Günümüze kadar gelişim gösteren bu meslek dalları, Trabzon kuyumculuğun temelini oluşturmaktadır.
Fatih Sultan Mehmet’in 1461 yılında Trabzon’u fethiyle, Gümüşhane’de bulunan gümüş madenlerinin işletilmesi ve çıkarılan ham gümüşün hayvanlar sırtında Trabzon Limanı’na getirilmesi ve buradan deniz yoluyla İstanbul’a ulaştırılması, Trabzon ticaretine ve kuyum mesleğine önemli katkılar vermiştir.
Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon’u fethi anısına Trabzon’da gümüş sikkeler basıldığı da bilinmektedir.
Trabzon’da şehzade olarak bulunan Yavuz Sultan Selim ve Trabzon doğumlu olan Kanuni Sultan Süleyman kuyumculuğu öğrenmiş ve kuyumculara çok önem vermiştir.
Yavuz Sultan Selim'in, şehzadeliğinde Trabzon'da kuyumculuğu öğrendiğini ve babası Sultan II. Bayezid adına sikke kazıdığını Evliya Çelebi'den öğrenmekteyiz.
Kanuni Sultan Süleyman kuyumcu yanında çırak olarak çalışırken, hocası Kostantin Usta’nın verdiği işi yapamayınca, hocası ona öfkelenmiş ve sana 1000 sopa atacağım, diye yemin etmiş. Bunu duyan Valide Sultan, Kuyumcu Kostantin Usta’yı huzuruna çağırıp oğlunu affetmesini rica etmiş. Hatta oğlunu affederse kendisine 1000 altın vereceğini söylemiş. Kostantin Usta valide sultanın ricasını kabul etmiş ve çırağı Süleyman’ı yanına çağırarak elindeki altınları vererek, o altınlardan 100 tane ince tel yapmasını söylemiş. Yeminini yerine getirmek için Süleyman’ın yaptığı ince altın telleri bir araya getirip Süleyman’ın tabanına 10 kere vurmuş. Böylece, Kostantin Usta yeminine sadık kalıp sözünü tutmuş, Süleyman da cezasını hafif şekilde çekmiş olur.
Bu küçük anı yüzyıllardır kuyumcunun sözünün bugün kullanılan yasalar ve ticari belgelerden daha geçerli olduğunu göstermektedir.
O dönemde de kuyumcu, bugün olduğu gibi güvenli, kendisine güven duyulan kişidir.
Bu dönemde Trabzon ve Karadeniz’de kuyumculuk, genellikle gümüşten küpe, yüzük şeklindedir. Bu şekilde elde edilen süs eşyaları, cam ve diğer taşlar ilave edilerek süslenirdi.
Yavuz Sultan Selim döneminde Batum fethedilip Trabzon Sancağına katılmıştır. Bu dönemden sonra Trabzon Kuyumculuğu çeşitlenmiş Kafkas el sanatlarının katılımıyla gelişmeye başlamış ve Trabzon’a has Hasır doğmuştur.
1917 yılından önce Rus Çarlık orduları ile Trabzon’a gelen Rusların geri gitmesi ile burada kalan Türk ustalar Hasır İşlemeciliğini öğretmiş ve yaşatmışlardır.
Bugün Kafkasya’da bu türün örneklerinin olması Türk el sanatı olmasını doğrulamaktadır.
Telkariye mesleği örme işine dayanmaktadır. Trabzon Hasır’ı da bir telkariye ürünüdür. Örme işini de genellikle bayanlar yapmaktadır.
Osmanlı döneminde Müslüman kadının sokağa çıkması, kuyumcuya gidip altın ya da gümüş tel alması, aldığı teli örüp kuyumcuya getirmesi sosyal olarak mümkün olmadığından, örme işini genellikle azınlık olan kadınlar yapmaktadır. Bu, Cumhuriyet dönemine kadar bu şekilde devam etmiştir. Türkiye Cumhuriyeti cinsler arasında ayrımcılığı kaldırmış, Müslüman Türk kadını da sosyal hayatta yer almıştır. Artık Müslüman Türk kadını da telkariyenin olmazsa olmazı olan örme işine el atmış ve Trabzon Telkariye ve Hasırı’nın bugünlere gelmesinde önemli görevler üstlenmiştir. Altın ve gümüş teli, dantel gibi işleyen Melahat Hanım’ın adı günümüze kadar gelmiş ve anılarda yer almıştır. O günlerden günümüze adları kalan hasır ustaları arasında Dağıstanlı Hacı Mehmet ve Kafkasyalı İbrahim Horololu’nun adları hala yaşamaktadır.
Bugün Trabzon Kuyumculuğu’nun temelini oluşturan Trabzon Hasır’ı, makine girememiş tek el sanatı olarak bilinmektedir. Tamamıyla el emeği ve göz nuru ürünüdür.
Bölgesel olarak Gümüşhane’de gümüş madenlerinin işletilmesi de Trabzon Kuyumculuğu’nun gelişimine yöresel olarak destek vermiştir.
Trabzon Kuyumculuğunun temeli telkariyedir. Bugünkü Trabzon Kuyumculuğunun temeli Trabzon Hasır’ına dayanmaktadır. Parlayan vitrinlerin temel sermayesi hasırcılıktır. Hasırcılık, ülkemizde ve dünyada tek olan ve gelişen teknolojiye rağmen hala makine girememiş tek ve ender el sanatlarından biridir. Yıllardır da Trabzon’u tanıtan tek markadır.
Trabzon Kuyumculuğu; vitrin kuyumcusu, hasır atölyeleri, örücü bayanlar, gümüş telkariye üreten atölyeler ve bunları ülke içinde pazarlayan çantacı dediğimiz mesleklerden oluşun bir ailedir. Bu mesleklere yan hizmet veren tamirciler de önemli bir ayaktır. Sayısal olarak bu meslekler; Vitrin Kuyumculuğu 65, Hasır Atölyeleri 32, Hasır ören bayanlar 3000-3500, Telkariyeciler 40, Bilezik ve Alyans imalatçıları 6, Kuyumcu Tamircileri 25 iş yerine sahiptir.
Trabzon Hasır’ı yıllardır örgütsüz üreticiler elinde İstanbul sermayesine taşeronluk yapmaktadır. İstanbul kuyumcusu döküm olan bir emtianın gramından 50-100 milyem ücret alırken, üretilmek için 15 günlük bir zamana ihtiyaç olan Trabzon Hasırı’nın gram işçilik fiyatı 10-15 milyem kadardır. Öyle ki; Trabzon’dan ihracat yapmak isteyen Trabzonlu hasırcı dış pazarlarda ucuz fiyatla İstanbul sermayesine sattığı kendi hasırı ile rekabet etmek zorunda kalmıştır. Dayanma gücü yetersiz olan Trabzonlu üretici rekabet edemeyince geri çekilmek zorunda kalmıştır. Bunun nedeni Trabzonlu Hasır üreticisinin birlik olup takım ruhuyla üretim ve pazarlama yapamamasıdır. Yıllardır takım olabilmek için çalışmalar yapılmış, ancak başarıya ulaşılamamıştır.
Trabzon Kuyumcu Ve Saatçiler Odası, ilk iş olarak Trabzon Hasır’ına Coğrafi İşaret almış, 94 sayılı Coğrafi İşaret tescili 26501 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak 22.09.2006 tarihinden geçerli olmak üzere tescil edilmiştir.
Bu, başlangıç olarak önemli bir adımdır. Ancak yeterli değildir. 555 sayılı Coğrafi İşaretlerin Korunması Hakkındaki Kanun Hükmünde Kararname ile Trabzon Hasır’ı sorunu çözülemez.
Ticarette marka olabilmek ve piyasada tutunmak çok zordur. Bunun için büyük paralar harcamak gerekmektedir, Trabzon Kuyumculuğu bu konuda şanslıdır. Piyasada marka olmuş ve tutunmuş dünyaca tanınan bir markası vardır:”TRABZON HASIRI”
Bu markadan yararlanmak için Trabzon Kuyumculuğu;
- Hasırcılar bir A.Ş olarak örgütlenmeli,
- Yurt içi ve yurt dışı fuarlara katılmalı,
- Yurt içi pazarlamalarda profesyonel elemanlar kullanmaları,(Kendi ürettiği malı kendisi pazarlayan üretici, istediği fiyattan elindeki malı satamayınca, geri getirmektense, düşük fiyatla satmakta, böylece hasır fiyatları düşmektedir. Profesyonel eleman üreticinin söylediği fiyattan satmak zorunda olduğu için, fiyatlar düşmeyecektir.)
- İnternet üzerinden satış planları yapmalı,
- Sadece yurt içi pazarlara değil, yurt dışı pazarlara da açılmalı,
- Kısa dönemli çıkarlar için değil, uzun vadeli çalışmalar yapmalıdır.
Trabzon Kuyumcusu’nu geleceğe yöneltmek ve bu kısır döngüden kurtarıp, uzun vadeli çalışmalar için hazırlama görevi Kuyumcular Odası’na, yerel yönetimlere ve sivil toplum örgütlerine büyük görevler düşmektedir.
Takım halinde çalışma, takım ruhunu oluşturma, bir iki toplantıda alınacak kararlarla olması mümkün değildir. Önümüzde alınacak çok yol var. Bu yol engellerle dolu olsa da aşılması zor değil.
- Kişisel çıkarlardan uzaklaşmakla,
- Takım ruhunu paylaşmakla,
- Birlikte üretmekle,
- Birlikte pazarlamakla
- Ve kazancı birlikte paylaşmayı önemsemekle bu yollar aşılabilir.
-
- tkso,hsismanoglu-3004010